Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Biyografi
Kitaplar
Makaleler
Aktüel
Akademik
English
Arabic
Diğer Diller
Programlar
Televizyon
Radyo
Youtube
Yazışmalar
Tüm Sualler
Sual Başlıkları
Sual Gönder
TR
EN
AR
Biyografi
Kitaplar
Makaleler
- Aktüel
- Akademik
- English
- Arabic
- Diğer Diller
Programlar
- Televizyon
- Radyo
- Youtube
Yazışmalar
- Tüm Sualler
- Sual Başlıkları
- Sual Gönder
Suallerde, makalelerde, programlarda arama yapın.
Makaleler
Yazışmalar
Programlar
Sual Başlıkları
“
Ezan-Kamet
”
için arama neticeleri gösteriliyor
Sual: Ezan okunduğunda, bir de abdest alındığında parmakları göze sürmek sünnet olduğuna göre bunları sürüş şekli ve zamanı nedir?
Cevab: Ezan okunduğu zaman icâbet etmek sünnettir. İcabet câmiye giderek olur. Bir özür sebebiyle gidemeyecek olan ezanı hürmetle dinler ve ezan cümlelerini tekrar eder. “Eşhedü enne Muhammeder resulullah” cümlesinin birincisini işitip tekrar ettikten sonra “sallallahü aleyke ya resulallah” der; ikincisini tekrar ettikten sonra iki elinin baş parmaklarını işaret parmağı ile yumup uc uca getirir ve baş parmağının tırnaklarını öpüp gözlerinin üstüne koyar. Değdirir, fakat sürerek çekmez. “Kurret ayneyye bike ya resulallah” der. Ya Resulallah, iki gözüm seninle görsün, yani Ya Resulallah, sen gözbebeğimsin, iki gözümün nurusun demektir. İmam Ahmed bin Hanbel, İbnü’l-Cevzî, İbni Hacer, Süyûtî bunun hadîs-i şerif olduğunu bildiriyor. “Allahümme metti’ni bi’s-sem’i ve’l-basari” (Ya rabbi, sen beni görmek ve işitmekle nimetlendir) der. Böyle yapmak sünnetle sabit olup müstehabdır. Bir hadîs-i şerîfde, “Ezân okunurken ismimi işitince, iki baş parmağını gözüne koyanı, kıyâmet günü arar, bulur ve Cennete götürürüm” buyuruldu. Hazret-i Ebû Bekr, ezan okunurken, Resûlullah aleyhisselâmın ismini işitince, iki baş parmağının tırnağını öptü. Sonra gözlerine sürdü. “Niye böyle yaptın?” buyurulunca, “Senin mübârek isminle bereketlenmek için yâ Resûlallah” dedi. “Güzel yaptın. Böyle yapan, göz ağrısı çekmez” buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfte, “Müezzin “Muhammeden resûlullah” deyince, bir kimse iki baş parmağını öper, sonra gözlerine sürer ve “Eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resûlüh, Radıytü billâhi rabben ve bil-islâmi dînen ve bi-Muhammedin sallallahü aleyhi ve selleme nebiyyen” derse, şefâ’atim ona helâl olur” buyuruldu. (Tahtâvî, Merâkı’l-Felâh Hâşiyesi) Abdest aldıktan veya yalnızca el yıkadıktan sonra da baş veya işaret parmakları ıslak bir şekilde gözlere sürerek çeker. “Allahümmahfaz ayneyye mine’l-emrâzi ve nevvirhümâ” (Allahım, iki gözümü hastalıklardan muhafaza et ve onları nurlandır) der. Hazreti Peygamber “El yıkadığınız zaman gözlerinize ikram edin” (Yani suyu ulaştırın) buyurmuştur. Böyle yapmak müstehabdır. (Şir’atü’l-İslâm)
7 Kasım 2010 Pazar
Sual: Bazı İslâm büyüklerinin insanları imamlık ve müezzinlik yapmaktan, başkasına kefil ve vasi olmaktan men eden ifadelerine rastlıyoruz. Bu ifadelerde ne anlatılmak istenmektedir?
Cevab: Bunlar veballi işlerdir. Ehliyet ve adalet gerektirir. Herkes bunu beceremez. Kul hakkına ve günaha düşer. Nitekim Hazret-i Ömer, vasi olmak ilk defasında saflık, ikinci defasında ahmaklık, üçüncü defasında hâinlik demektir buyurmuştur. Ancak bu işler yerine göre farz veya sünnet-i kifâyedir. Yapılmazsa, herkes günaha girer veya kerâhate düşer. Onun için kendine güvenenin böyle bir işe girişmesi, girişmeden evvel de fıkıh kitaplarındaki hükümlerini öğrenmesi ve mümkün mertebe adalete riayet ederek vazife yapması gerekir. İmam, müezzin, kadı, kefil, vekil, vasi olmak çok sevaplı işlerdir. Nitekim İmam Ebu Hanife, kendisine yapılan kadılık teklifini adaletle hükmedemeyeceğinden korkarak kabul etmemiş, bu yolda işkencelere maruz kalarak vefat etmiştir. Talebeleri İmam Ebu Yusuf, Züfer ve Muhammed ise kadılık vazifesi kabul edip insanlara faydalı olmayı tercih etmiştir. Herkesin ve her devrin hâli başkadır. Demek ki hakkıyla vazife yapamayacağından korkan kimsenin böyle işleri kabul etmemesi takvâ, etmesi fetvâdır. İhlâsla hareket edene Allah yardım eder. Nitekim "Kim Allah'ın dinine yardım ederse, Allah da ona yardım eder; ayağını sağlam tutar" âyet-i kerimedir.
16 Kasım 2011 Çarşamba
Sual: Minarelerde vakti haber vermek için veya mübarek günlerde ışık yakmak câiz midir?
Cevab: Vakti haber vermek maksadıyla ışık yakmak mekruhtur. Zira bunun için ezan meşru olmuştur. Mübarek günlerde ışık yakmak, mescidi kandillerle süslemek, mahya yakmak câizdir. Hazret-i Peygamber devrinde, Ramazan ayında Mescid-i Nebevî’de daha fazla kandil yakılırdı. İbni Âbidin der ki: Malının üçte birini Mescidü'l-Aksâ'ya vasiyet etse, bu câizdir ve mescidin tamirinde, aydınlatmasında ve benzeri şeylerde kullanılabilir. Bu, mescide vakfedilenden, mescidin kandil ve lambalarına sarfedilmesinin cevazını ifade ettiği gibi, vakfın geliri ile mescidde yakmak için yağ ve gaz almanın ve Ramazan ayında yakılan kandillere sarfedilmesinin de cevazını ifade etmektedir. (Vasiyet bâbı) Kandil, bayram gecelerinde minârelerde ve başka yerlerde fazla ışık yakmayı câiz görmeyen ulemâ da, bunu gösteriş kasdıyla yapılırsa veya vakfın parasını israf olduğu için men etmektedir. Şu halde, vakfın gelirinden olmamak şartıyla fazla kandil yakmak bunlara göre de câizdir.
8 Mayıs 2012 Salı
Sual: Teyp veya hoparlör ile okunan ezan ve kıldırılan namaz câiz olmadığına göre, telefonla yapılan akidlerin de sahih olmaması veya teypten müzik dinlemenin mahzuru olmaması gerekmez mi?
Cevab: Verilen misallerin hiç biri diğerine benzememektedir. Her câmide ezanın müezzinin kendi sesiyle okunması şarttır. Merkezî ezan, sahih olmaz. İmama uymanın sahih olması için de imam ile aynı mekânda bulunmak şarttır. İmam bir odada bulunup, cemaat bu odayla bağlantısı olmayan başka bir odada olsa, arada hoparlör veya televizyon irtibatı olsa, bu odada imama uyanların namazı sahih olmaz. Çünki ezan ve namaz gibi ibâdetlerde vâsıta kullanmak câiz değildir. Akdin sıhhati için, birbirine uygun iradenin ortaya konulması kâfidir. İsbat şartı ayrıdır. Binaenaleyh telefonla akid yapmak, vekâlet vermek, zevcesini boşamak câizdir.
Telefonda, radyoda ve hoparlörde bir söyleyen adamın sesi; bir de elektrikle mıknatısın hâsıl ettiği metalik ses vardır. Yekdiğerine çok benzeyen bu iki ses, ayırd edilmese bile birbirinin aynı değildir. Birisi asıldır, ikincisi bunun benzeridir. Sinemada ve televizyonda hareket eden şekiller gibidir. Hiç kimse bu şekiller, kendilerini meydana getiren asıl kimselerin aynıdır diyemez. Akidlerde, boşanmakta, zekât vermekte yazışmak ve vekil tayin etmek, yani vâsıta kullanmak câiz olduğu malumdur. Telefon ve hoparlör de mektup gibi vasıta olduğu için caiz olmaktadır. Ezanda ve nemazda ise kendinin okuması şarttır. Onun için zekât vekâleti ve boşanma ile ezan ve nemaz bu bakımdan ayrılmaktadır.
Teyp, çalgı âletinin çıkardığı sesi kaydedip neşredince, çalgı âletini kendisi olmaktadır. Musikide esas olan, ahenkli ses çıkışıdır. Çalgı âleti zaman ve mekâna göre değişebilir.
3 Temmuz 2012 Salı
Sual: Okuduğum bazı fıkıh yazılarının namaz kısmında, ezan okunduğunda duyulmayan yere gitmemelidir diyor. Bununla anlatılmak istenen nedir?
Cevab: Ezan sesi gelmeyen yerde yaşamamalıdır. Zira orada Müslüman cemaati yok demektir. Müslüman cemaatin bulunmadığı yerde yaşayan müslümanın işi çok zordur. Evlenecek kız bulamaz, nikâh şahidi bulamaz, ölse cenaze işlerini yapacak kimse bulamaz.
21 Haziran 2013 Cuma
Sual: Hangi şartlarda ezan câminin içinde okunabilir?
Cevab: Ezanın câmi dışında ve yüksek yerde okunması sünnettir. İçerde okumak mekruhtur. Ancak hazır cemaat için veya dışarda okumak imkânı yoksa içerde okumak caizdir.
2 Temmuz 2017 Pazar
Sual: Kaamet okunurken oturan cemaat ne zaman ayağa kalkmalı?
Cevab: Hayye alessalahda imam, hayye alelfelahda cemaat kalkar. İmam ayakta ise, cemaat ne zaman isterse o zaman kalkar.
2 Mart 2020 Pazartesi